Спросить
Войти

ROMANYA TARIHINDE KıPçAK-TATAR ETKISI

Автор: указан в статье

YflK 94(498)

Romanya tarihinde kipgak-tatar etkisi*

Tasin Gemil

(Babe§-Bolyai Üniversitesi)

Özet: Makalede Kumanlar ve Altin Orda Tatarlanmn Romen devletlerin kurulmasinda ve saglamla§masinda rol oynami§lari göster-mektedir.

Anahtar kelimeler: Kipgak, Türk kavmi, Tatar, Romen devletleri.

XI. yüzyilin ortalarinda, Tuna ve Karpatlar havzasina Orta Asya kökenli yeni bir Türk kavmi gelmi§tir. Bunlar hakkinda gayet bol tarihsel malzeme bulunmaktadir, ?ünkü dogu, güney merkezi Avrupa ve hatta Orta Dogu ve Kuzey Afrika tarihinde 200 yil ?ok önemli rol oynami§lardir. Bu sebebten de, bu kavim ?ok adlar ile tanilmaktadir. Bunlarin en eski adi - Kipgak, 744 yilinda dikilen «Selenge kayasi» kitabesinde yazilidir. Enteresan olan §udur ki, kitabede Kipgak sözü Türk sözü ile birlikte yazilmi§: «Tör<k> <Q>bg<a>q elig jil olurmip> (Türk-Kipgaklar elli yil hüküm sürdüler) [36, s. 365-378]. VIII. asrin ortalarinda, Kip^aklar §imdiki Kazakistan&nin merkezi ve kuzey taraflarinda ya§adiklari iddia edilir [1, s. 67-68].

Mogol fütuhatin me§hur tarih?isi Fazlollah Ra§id-od-Din, Kipgak adini efsanevi Oguz Han&a baglayarak, etnonimin eski Türk dilinde «i?i ?ürümü§, oyuk aga?» (qobuq, qubgaq; qowuq, qow§aq) anlaminda oldugunu izah etmi§tir [55, s. 26; 44, s. 122]. Etnogenetik efsaneler sonradan yaratilmi§ olsalar da, bu tür efsanelerin her birinde bir tarihsel ger?egin ?ekirdegi oldugu bilinmektedir. Kip^aklann türeyi§lerinde orman ve aga?tan söz edilmesi, onlarin ormanla bozkirin birle§tigi bir yerde ortaya ^iktiklarini dü§ündürebilir.

* Статья опубликована в: Mostenirea Istorica a Tatarilor, vol. II, Editura Academiei Romane, Bucuresti, 2012, s. 37-54.

Hakikaten, ara§tirmacilar Kip^aklarin dogum alanini Altay daglarin güney etekleri ve ona biti§ik bozkir oldugunu tespit etmi§lerdir [1, s. 61 ve dev.].

§ark kaynaklarinda Kifgak §eklinde de anilan Kip?aklar, Avrupa topraklarina geldiklerinden sonra adlari türlü §ekiller almi§tir [23, s. 319-320]. Onlari, eski Ruslar Polovtsy, Bizanslilar - Kuman, Ermeniler - Kharteg, Almanlar - Valwen, Latince&de - Pallidi adlandinlmi§lardir. Rumca ve Latince vekayinamelerdeki Kuman ve Macar kaynaklarindaki Kun1 adi büyük bir ihtimalle bir §ahis ve urug isminden gelmi§tir. Fakat, siraladigimiz diger adlar ayni manayi ifade ederler, yani «beyazimsi sari, sari§in, sarimtirak». £agda§ kaynaklardan topladiklari bazi malumatlari da hesaba katan bir?ok ara§tirmaci, bu anlamin Kip?aklarin «sari§in ve ?ok güzel kimseler olduguna delälet» ettigini vurgulamaktadirlar [38, s. 70-71]. Amma bu meyanda, ?ok degerli dostlarimdan birisi olan §arkiyat?i prof. dr. Virgil Ciociltan ba§ka bir fikri öne sürmektedir. Henüz yazili §ekilde tanitmadigi bu varsayiminda, profesör V. Ciociltan der ki: esas olarak, Kuman ve diger «beyaz, sari§in» anlaminda olan adlarin men§einde Kun sözü bulunmaktadir. Yani Kun, eski Türklerde «gün, güne§» anlamini ta§imakta idi (Tatarlar §imdi de «gün, güne§»e, «kun, kune§» derler). Mantikli olarak, profesör iddia eder ki, «sari-beyaz, sari§in» anlaminda olan tüm bu adlar, Kip^aklarin tenine ve sa^ina ait olmaksizin, onlarin manevi degerini ifade etmektedir. Beyaz tenli ve sari§in olan Ruslar ve Almanlar, Kip^aklarin beyazligina ve sari§inligina hayran kalacaklari pek akla uygun sayilmaz. Bilindigi gibi, eski Türk geleneginde, renkler manevi ve hattä siyasi ve askeri degerler ta§imakta idi. Sari ve beyaz renkleri «parlak, ünlü, ulu, hükümdarlik, merkez v.s.» anlaminda kabul edilmektedir. Buna göre, Kun (Kun+man) ve onun tercümesi olan diger adlar, Kip?aklarin ulu soydan geldiklerini ifade etmektedir. Ayni profesörün dü§üncesine göre, «kun» veya «ku<n>man» (ulu, §öhretli, kuvvetli adam) Kip^aklarin unvani, manevi ve siyasi vasiflari idi, yani onlar kendilerini bu §ekilde tanitmi§lardir; tercümeler yanli§ yorumlanmi§tir. Ayni zamanda, olabilir ki, Kun veya Kuman adi bir «ulu baba»yi da andirsin, ba§ka eski Türk uruglarinda da rastlandigi

1 Iranli Mervezi (y.1120) de Qunlar&dan bahseder [56, s. 18]. Yine Iranli ve ayni XII. asirda ya^ayan Idrisi de Kuman adina hitap etmi^tir [1, s. 28].

gibi. Me§hur profesör Peter Golden §öyle sonuflandirmaktadir: «Kipfak birligi, Türk, Mogol ve Iran unsurlari iferen fok tabakali bir etnik-dinsel yapi idi. Arkeoloji bunu dogrular görünmektedir» [23, s. 328].

Prof. dr. Istvan Vasary ise, Kipfaklar ve Kumanlar Türk kökenli iki ayri kavimler birligi oldugunu ileri sürer ve bunlarin ancak XII. yüzyilin sonlarina dogru birle§tiklerini kabul eder [56, s.19-20].

Biz, burada, Kipfak ve Kuman adinda ayni halk anla§ildigini kabul ederek, bu Türk soylu halk Kuman (Cuman, Coman) ve Kipfak ismi altinda ve, zaman seyrinde, Tatar adni tercih ettikten sonra da, Dogu Avrupa&da, özellikle, Romanya tarihinde oynadigi büyük rolü kisaca belirtmek niyetindeyiz.

Birinci ve ikinci binyilin kav§aginda, Kimek oymak birligine2 mensup olan Kipfaklar, yanlarina birligin bir kismini da alarak, batiya yayilmaya ba§lami§lardir. Kipfaklar, 1030 tarihlerinde Idil (Volga) sahillerinde görünmü§lerdir ve 1055 yilinda, Bolu§ adinda bir ba§bug yönetiminde, Özü (Dnepr) kiyisina yeti§tiklerini eski Rus vekayinamelerinde görmekteyiz. 1061de, ba§bug Sokal kumandasinda Kipfaklar (Kumanlar) ilk kez olarak Ruslarin üzerine saldirmi§lardir. Bu hadise ile, Ruslarin asirlar boyunca bozkir halklariyla sürdürdükleri mücadelenin yeni bir safhaya girdigi bilinmektedir. Bir kaf yil ifinde, Kumanlar Tuna ve Karpatlar havzasina yayilmi§lardir. XI.yuzyilin ikinci yarisinda, Karadeniz&in kuzeyinde bulunan geni§ bozkirlar tamamiyla Kumanlarin eline gefmi§tir. Bu cografya, Islam kaynaklarinda De§t-i Kipgak (Kipfak Bozkiri) adiyla anilmaya ba§lami§tir. XI.yuzyilin sonlarinda, Kumanlar Irti§ ile Karpatlar arasinda uzanan fevkalade geni§ bir Avrasya bolgesine egemen olmu§lardir. Böyle bir fapta hakimiyet kuran ba§ka bir Türk halki aslinda yoktur tarihte. Fakat, bu alanda, Kumanlar merkezi bir iktidar etrafinda siyasi ve ekonomik bir devlet sistemi olu§turamami§lardir. Tam manasiyla bir Kuman Imparatorlugu&ndan söz edilemez. Rahmetli A.N. Kurat&in görü§üne göre: «Bu geni§ bozkirlarda ya§ayan Kipfak-Kuman uruglarindan fogu, koyu gögebe olmalari, yani göfebelik gelenek ve usullerini titizlikle muhafaza ettikleri cihetle, oturak hayata gefmemi§ler ve dolayisiyle hif bir yerde

2 Bu federasyon, IX-X. yüzyillarda, Erti§ (Irti§) ile Yayik (Ural) nehirleri arasinda mevcud olub, yedi kabileden olu§mu§ idi: Ime, Imek (Kimek), Tatar, Balandar (Bayandar), Qifgaq, Langaz (Lanikaz) ve Eclad (Aclad) [27, s. 126; 1, s. 101 ve dev].

tutunamami§lar» [38, s. 75]. Izah bence yeterli degil (Cengiz Han&in Mogollari yerle§ik hayata gefmi§lerdi mi?), fünkü - ileride zikredecegimiz gibi - XIII-XIV. asirlarda, ayni Kumanlar bazi yerel devletlerin te§ekülünde ön ayak ve yonetici zümre rolünü fok ba§arili bir §ekilde oynami§lardir. Kuman veya Kipfak adinda bir vahid devletin veya merkezile§tirilmi§ bir imparatorlugun kurulmamasi, fikrimce, i§gal edilen topragin olaganüstü geni§ olmasi ve güflü bir liderin yoklugu ile izah olunabilinir. Fakat, Kumanlar etkin bolgesel te§kilatlar kurabildikleri malumdur, fünkü aksi takdirde egemenlikleri 200 yil süremezdi, tabii. Bati ölfüsü ile, Kuman toplumu erken feodal devlet yapisina sahipti. Hattä, degerli Rus tarihfisi A.I. Iakubovski, XII. yuzyilda Kipfaklarda «göfebe bir prensligin» var oldugundan bahseder. Amma, tanilmi§ turkolog W. Barthold, Kipfaklarin ayri ayri hanlari oldugunu kabul etse de, tüm Kipfaklarin tek bir hana itaat ettiklerini kabul etmez [1, s. 277]. XII-XV.yuzyillarindaki Avrasya tarihini esasli ara§tiran Rus tarihfilerin iddia ettiklerine göre, «göfebe devletfikler sayesinde, Kuman hakimiyeti Degt-i Kipgak&ta. mukemmel olmu§tur» [24, s. 20]. Bu devlet yapilari o kadar küfük da olmamasi gerek, fünkü o muazzam cografyada, yani Erti§ ile Tuna arasinda, bazi kaynaklara göre, ancak 9 (dokuz) göfebe idare merkezi i§lemi§tir. Her biri, üstünlük kazanmi§ iki hanedandan (Ilbari ve Uran) birisine mensup olan bir han tarafindan yönetilmi§tir [1, s. 276281]. Pefenekler ve Kumanlar üzerine mükemmel ara§tirmalariyla tanilan D.A.R asovsky&a göre, Kumanlar be§ boölükten ibaretti: 1 -Orta Asya, 2 - Ural-Volga, 3 - Donetz-Don, 4 - A§agi Dniepr ve 5 -Tuna bölügü [48, s. 140]. Profesör Peter Golden&e göre, Kipfak birligi üf büyük topluluk olu§turmu§tur: 1 - Tuna&ya kadar uzanan Bati birligi; 2 - Orta Asya&da Kipfak-Kangli birligi ve 3 - Bati Sibirya&da Kipfak adi altinda birle§en boylar. Bu büyük birliklerin birfok altbölümleri oldugu da ileri sürülmektedir; bunlarin arasinda Tuna boyu birimleri de vardir [23, s. 328].

Burada, bizi ilgilendiren yalniz sonuncu bölük veya birimdir, yani Tuna ve Karpatlar havzasinda egemenlik kuran Kumanlar.

«Tuna bölügü» Kumanlarin hakim oldugu mintika, XIII. yuzyildan itibaren, zamanin Latince kaynaklarinda «Cumania (Comania)» veya «Terra Cumanorum (Comanorum)» adini ta§imakta idi. Bu «Kumanlar ülkesi», Karpatlar&in dogu ve güney bölgesinde bulundugu, yani Romanya&nin Moldova ve Valahia (Eflak) denilen

tarihi memleketlerini iferdigi kesinlikle bilinmektedir [40, s. 265272]. Fakat, bu ülkenin dogu sinirlari oldukfa belirsiz olmasina ragmen, XIII. yuzyilin ortalarinda, bu topraklarda dolaban Dominiken ve Fransisken rahipler «Kumanlar ülkesi»n Yayik (Ural) nehrine ka-dar uzandigini belirtmi§lerdir [56, s. 21-22]. Yani, Cumania ile De§t-i Kipgak a§agi-yukari ayni cografya idi. Amma, burada, bahs ettigimiz «Tuna bölügü» degil, Avrupa topraklarina yerle§en tüm Kumanlar göz önünde tutulmu§tur (totam terram Comanorum - «bütün Kuman topragi»). Zamanin kaynaklarindan anla§ildigina göre, Romanya topraklarina yerle§en Kumanlarin idare merkezleri A§agi Tuna&da degil, A§agi Dniepr&de, ihtimal Kerson civarinda imi§ [51, s. 253254].

Bati Kumanlarin ilk tanilmi§ hanlari Tugor (Togortak) Han olmu§. Kumanlar, bunun kumandasinda, 1091&da, Lebunion&da, Pefenekleri mahvetmi§lerdi. 1094-1095 yillarinda, yine Tugor Han yönetiminde, Bati Kumanlar Bizans Imparatorlugu&n dahili mücadelesine kari§arak, büyük nüfüs kazanmi§lardir. Bu vesile ile, Kuman ordusu Dobruca&dan gefmi§ ve Balkanlar&da halk tarafinca sevinfle kar§ilanmi§. Hattá, Balkan Vlahlari (Romenleri) bu Kuman ordusuna kilavuzluk bile ettikleri bilinmektedir. 1199&da, Balkanlar&a yaptiklari bir taaruzda, Kumanlarin yaninda Tuna&nin kuzeyindeki Romenler de bulunmu§. Ayni zamanda, Kumanlar Macar kiralligina da müdahale etmi§lerdir. Ilk defa, Macar kiralligi Kumanlarla 10851086 yillarinda kar§ila§mi§tir. Eski Macar krali Salomon, Kumanlar arasina sigindiktan sonra, onlarin destegiyle tahtini tekrar almak istemi§tir. Kutesk adinda ba§buglariyle, Kumanlar Macar kiralligin ifine derin dalmi§lar ise de, kral I. Ladislau onlar püskürtebilmi§tir. Bir kaf yil sonra, 1091-1092&de, Kolpuf&un komutanliginda, Kumanlar Moldova&dan Karpatlari geferek, Transilvanya&nin bati ve güney-bati bolgelerini yagmalami§lardir. Dönü§ yolunda, ayni kral I. Ladislau tarafinca maglup edilmi§ iseler de, Kumanlar Macar kiralligiyla sava§maya devam etmi§lerdir. Bonyak ve Altunopa ba§buglari kumandasinda, Kumanlar, 1097&de, Macar krali Koloman&i fok agir bir duruma dü§ürmü§lerdir. En nihayet, Macar kiralligi Kumanlarin askeri ve siyasi güflerinden istifade etmek maksadiyla, kral II. Istvan (1116-1131) zamaninda, Tatar Han adinda ba§bug ile birlikte, 30 000 Kumani kiralligin güney-dogu topraklarina yerle§-tirmi§tir. 1132 yilinda, Macar krali II. Bela, Tatar Han kumandasinda

bir Kuman ordusunu Italya&ya, Lothar&i desteklemek için gön-dermiçtir. 1Q99 yilinda, Kumanlar Polonya kralligina da akin düzenlemi§lerdir [12, s. 24 ve dev; 51, s. 248-254]. Böylece Kumanlar, yalniz Rus knyazliklarin tarihini degil, ayni zamanda, Balkanlar&in ve hattâ orta Avrupa tarihini de etkilemiçlerdir.

Iki asir boyunca, Bizans Imparatorlugu&na Balkanlar&da ve Macaristan kralligina da Transilvanya&da ceçitli sorunlar yaratanlar i§te bu Kumanlar olmuçtur, yani «Comania» Kumanlari ve onlarin müttefikleri. Bizansli ve Batili kaynaklar özellikle bu Kumanlar&dan bahsederler. Pek tabii ki, Kumanlar dedikte halis bir Kuman toplumundan söz edilmez. Orta Asya&dan Dogu Avrupa&ya uzanan yolda, Kumanlar ile birlikte ceçitli kavimler ve etnik unsurlar gelmiçtir, ilk önce Türk mençeli olanlar. Ayrica, Romanya topraklarinda bulunan Peçenek, Uz, Berendi v.s. kalintilari da bu Kuman bölügüne dahil olmuçtur. Baçka bölgelerde de oldugu gibi, buradaki yerliler de Kumanlar ile içbirligi yapmaktan ve kaynaç-maktan çekinmemiçlerdir. Romen tarihçilerinin tespit ettiklerine göre, zaman içinde, bu Kumanlarin önemli bir orani göçebe hayatindan tarimciliga geçmiçtir, hristiyanlaçmiçtir ve neticede yerliler içinde erimiçtir [S, s. 96 ve dev].

Kumanya&yi hristiyanlaçtirmak, Macar kiralligi için yalniz bir dinî görev kalmaksizin, ayni zamanda dogu hudutlarini güvene almak için çok önemli bir siyasî gereksim de olmuçtur. Alinan tedbirler sonucu ve yakinlaçan Mogol-Tatar tehlikesi karçisinda, 1227 yilinda Kumania Kumanlarin bir kismi, daha dogrusu Borçi han ve yanindaki Kuman aristokrasisi, Macar kiralina müracaat ederek, hristiyanlaçma ve tabi olma isteklerini bildirmiçlerdir. Ertesi yil, 1228&de onlar için, Moldova&nin güneyinde bulunan Vrancea vilayetinde, Milkov irmagi havzasinda, Kuman katolik piskoposlugu kurulmuçtur. 1233&te, kral IV.Bela «Kumanlarin krali» (Rex Cumanorum) unvanini almiçtir. Mogol-Tatar istilâsin neticesi olarak, Kumania ve «Kuman piskoposlugu» ortadan kalkmiç ise de, Macar krallari bu unvani asirlar boyunca taçimiçlardir [18].

Romen tarihçileri Kumanlarin Tuna-Karpatlar bölgesindeki hakimiyetlerine dair epey araçtirmalar yapmiçlardir. Onlarin tespit ettiklerine göre, Kumanlar ile Romenler arasindaki münasebetler oldukça sakin olub, yalniz hakim zümre ile tabi halk arasindaki iliçkiler cerçevesinde kalmaksizin, içbirligi ve kaynaçmaya da

yönelmi§tir. Büyük tarihçi N.Iorga&nin, XI-XIV. yüzyillari için, yani Romen halkin olgunlaçma çagini ve Romen devletleçiligin dogma ve saglamlaçma dönemini göz önünde tutarak, kullandigi «Romen-Türk sembiyozi», «Romen-Türk içbirligi» ve «Romen-Türk sentezi» gibi degerlendirmesini, genel olarak, ciddî Romen tarihçileri kabul etmiçlerdir [9, s. 59]. Fakat, Balkanlar&da, 1185&de baçlayan ve Imparatorluk kurulmasiyla sonuçlanan ayaklanmanin liderleri Asen ve Petru kardeçleri Romen tarihçileri Romen olduklarini ve kurduklari devletin de «Vlah-Bulgar Imparatorlugu» oldugunu israrla iddia ederler. Bulgarlar ise, bu kardeçlerin Bulgar mençeli ve kurduklari devlet de ilk önce Bulgar çarligi oldugunu inatla ileri sürerler [53]. Bu konu üzerinde, Romen ve Bulgar tarihçileri arasindaki tartiçma uzun yillardir süregelmi§tir. Bu olaylarda, Kumanlarin oynadiklari ba§ rolü iki taraf ta kabul etmemektedir ve onlara arka planda, hatta ek, parali asker rolünü tanimaktalardir. Halbuki, bu imparatorlugu yöneten «Asanlar hanedanin» kurucusu halis bir Türk adi taçimaktadir. Asan ve Asen (Esen, Isen) sözleri, o zamanlardan günümüze kadar, yakin tüm Türk toplumlarinda kullanila gelmiç kelimelerdir [41, s. 77; 6, s. 39; 47, s. 874, 1526]. Asen ve Petru kardeçlerin baçlik ettikleri büyük Balkan ayaklanmasinda «Vlahlar ve Bulgarlar» çogunlukta olmuçtur, amma bu harekâtin yönetimi, askerî kumanda ve destegi hristiyanlaçmiç Kumanlarin elinde bulunlmuçtur. Yakin birbuçuk asir sonra, Eflak ve Moldova devletlerinin kurulmasinda da benzer sorunlar karçimiza çikacaktir [22, s. 12-14, 17].

Hakim Kumanlar için Romenler çeçitli taahhütler yerine getirmeleri lazim idi. Bunlardan en önemlisi vergiler olmuçtur (tahil, tuz, bal, bal mumu, balik, av kuçu v.b.). Ayni zamanda, yerliler hakimlerin yararina bazi hizmetlerde de bulunmalari gerekiyordu, özellikle tahkimat caliçmari. Yazili kaynaklarin yanisira, bu alakalar üzere Romen dilindeki bazi eski sözcüklerin incelenmesi de çok önemli sonuçlara gôtçrmektedir. Romence&de uium, oium terimi ögütülmü? bugday için degirmenci tarafinca alinan un veya bugday vergisi anlaminda günümüzde bile kullanilir. 1247 yilinda Sent Jean çovaliyerine Macar krali IV.Bela tarafindan verilen diplomda, «Kumanlar ülkesinde» bulunan degirmenlerden de bahsedilir [15, s. 8]. Bu degirmenlerin sahipleri Kuman «boyarlari» oldugu kabul edilir ve böylece, «uyum» terimi, iddia edildigi gibi Bulgar veya Sirb mençeli degil, eski Turk sözü oldugunu Romen bilim adamlari ileri

sürmü§lerdir [16]. Ortacag&da, Moldova&da toprak sahibi serbest köylü tabakasinin adi «râzeç» yine Kumanlar&dan kalan bir terim oldugunu Romen Akademisi&n üyesi, meçhur lengvist Alexandru Philippide tanitlamiçtir. Ona göre, bu kelime Macarca&dan (részes) degil, Arapça ve Türkçe&den gelmiçtir. Yani, erz+eg (arazi ortagi), metatez ile rezeg ve räzeg olmuç [45, s. 378-379]. Bence, bu terim Kuman devrinden degil, Kipçak-Tatar (XIII-XIV.yy.) devrinden kaldigi daha mantikli olabilir, çünkü ancak o zamanlar Arapça ve Farsça sözler buralara kadar yetiçebilirdi. Sorun gayet önemlidir, çünkü «räze§»ler Ortacagi

Moldova devletinin belkemigini oluçturmuçlardir.

XIII. yuzyilin ortasindan itibaren, Kuman (Kipçak) ile Tatar arasinda bir kariçiklik meydana çikmiçtir. Bu kariçiklik, o zamanlar yayilan Mogol ile Tatar arasindaki kariçiklik ile siki baglantisi vardir. Baçtan bildirmek gerektir ki, XIII.yuzyilda hizla kurulmakta olan muazzam Mogol Imparatorlugu&n askeri ve halki büyük bir çogunlukta gayri Mogol irkindan idi, özellikle Türk soyundan. Bertold Spuler&in tespit ettigine göre, 1221&de Horasan&i fetheden «Mogol askerin» çogu Türk asilli askerlerden oluçmuç idi [52, s. 23]. Aslinda, Mogol kavmi az sayida oldugu bilgi üzere kaynaklar ve tarihçiler birleçmektelerdir3. Cengiz Han&in ve varislerin uyguladigi çok etkinli bir usul üzere, fethedilen yerlerin aristokrasisin önemli bir kismi öldürüldükten sonra, elinde silah tutabilecek erkekler gönüllü veya zoraki «Tatar adinda» Mogol ordusuna aliniyordu. Bunu, Macar kralin 1237&de, «Magna Hungaria» gibi anilan Orta Volga bölgesine gönderdigi casuslarindan birisi olan rahip Iulianus ifade eder [17, s. 53; 51, s. 41Q, 423]. Böylece, Mogol ordusu, kar üstünde yuvarlanan bir kar topu gibi, durmadan artiyor ve büyüyordu. Bu usulu, Cengis Han ilk defa 12Q2 yilinda, Tatar kavmini acimasiz kirdigi Dalan Nemurges savaçindan sonra uygulamiçtir. Yani, savaçtan sag çikan Tatar erkeklerini silahlandirarak, müteakip savaçlarda ön cephede görevlendirmi§ ve ilk taaruzlari onlara yaptirtmiçtir. Orta Asya&da ve sonra Islam dunyasinda ve Hristiyan

3 1227&de, Cengiz Han&in varisleri arasinda Mogol askerleri ve kabileleri taksim oldukta, Batu&ya, yani Cuci ulusuna yalniz 4QQQ asil Mogol askeri tahsis edilmiçtir [25, s. 469].

ülkelerinde Tatar adi Mogol adindan önce ve daha çok yayilmiçtir. Daha fazla ayrintilara girmeden, demek istedigimiz §udur ki, Mogol adi ile Tatar adi bazi kaynaklarda ve bir çok tarihçiler tarafinca özdele§tirilmi§ ve halen de özdele§tirilmekte ise de, bu terimler ayri manalar ifade etmiçlerdir. Yani, Mogol adi devletin yönetimini elinde tutan ve etnik bakimdan asil Mogol olan üstün tabakayi belirtmiç ise, Tatar adi bu imparatorlugu&n geniç serhadlari içinde bulunan çeçitli etnik kökenden gelen halkini ve ordusunu ifade etmiçtir. Bu ayrimi yapmayan veya yapmak istemeyen tarihçiler çok kariçik yorumlar ile yanliç sonuçlar ileri sürerler. Imparatorlugun Mogol asilli yönetici zümresi Tatar adini asla kabul etmezdi, çünkü onlar kendilerini üstün tabaka hesap ederek, «Köke Manghol» (Gök Mogollari, yani Gök Tanri&sin himayesinde bulunan Mogollar) adlanirlardi. Tatar adi genel bir isim olarak tüm tabi kavimler için kullanilirdi. Bu meyanda, baçka arastirmacilarin yanisira, bizim de katkilarimiz olmuçtur [21, s. 178197; 19, s. 49-63; 20, p. 24-38]. Gereken deliller orada sunuldugu için, burada da onlari tekrar siralamayacagiz. Herhalde, Mogol Imparatorlugun sinirlari içinde yaçayan tum gayri Mogollar icin içletilen «Tatar» terimi, Mogol-Tatar modeli üzerine kurulmuç Rus Imparatorlugunda da, bütün Türk soyundan olan halklar için komünist rejimine kadar kullanilmiçtir. Yani, çarlik Rusya&da, Azeriler, Türkmenler, Özbekler, Kazahlar, Kirgizlar ve diger Türk toplumlari Tatar adllandirilmiçlar idi. Sovyet esaretinde bulunan Türk dunyasini parçalamak için, komünistler yerel milliyetçilikleri körükleyerek ayri

ayri halklar ve topluluklar ortaya çikarmiçlardir.

1206 Kurultay&inda, Cengiz Han ilan edildikten sonra, tüm Avrasya yeni bir büyük tehlike ile karçilaçti. Bu geniç cografyaya uzun yillar «Tatar» adiyla dehçet saçan ordular çogunlukta Türk askerlerinden oluçub, Mogol komutasinda bulunmakta idiler. Bu sebebten, bu ordulara ve onlarin sayesinde kurulan Imparatorluga «Mogol-Tatar» adi verilmesi tarihi gerçege uygun oldugu kanaatin-deyiz. Fakat, bu adlandirma, bu imparatorlugun Bati kisminin, yani Altin Orda&nin Îslamlaçmasina ve Türkle§mesine kadar geçerlidir. XIII. asrin ikinci yarisindan itibaren, islam ve Türk asilli Tatar devleti ve, sonralari, devletlerinden bahsedilmesi lazim.

Dogu Avrupa topraklarina, Mogol-Tatarlar ilk defa Cebe ve Subotay adinda kabiliyetli generallarin kumandasinda ayak basmiçlardir. 31 Mayis 1223 tarihinde, Kalka irmagina yakin bir yerde, Mogol-Tatar kuvvetleri Kipçak-Rus müttefik ordusunu mahv etmiçtir. Ardindan, Kirim ve açagi Volga boyunu yagmalayan Mogol-Tatarlar, özellikle yerleçik Kipçaklar&a müthi§ darbeler indirmiçlerdir. Ayni zamanda, bölgeye önemli sayida Dogu&dan gelen Kipçak uruglari yigiçmakta idi. Bunlar, Cengiz Han kuvvetlerin önünden kaçarak, Kirim ve Idil havzasinda çoktan iskan etmiç Kipçaklar&in yaninda güven aramakta idiler. 1223 seferi geniç çapta uygulanan bir nevi istihbarat ve tatbikat etkinligi olmuç idi. Alinan malumatlar esasinda, 1235 Kurultayinda Dogu Avrupa&yi sistematik surette istila edilmesi kararlaçtirilmiçtir.

Gerçekten, 1236&da baçlayan ve 1242&de sonuçlanan büyük Mogol-Tatar seferi Dogu ve Orta Avrupa tarihinin kaderini degiçtiren bir hadisedir. Ruslar ve Kipçaklar için ise bu sefer tam manasiyla ayri bir ehemmiyet taçir. Ruslar, 24Q yil için «Tatar boyundurugun» altina girmiçlerdir. Tarihte, yalniz Tatarlarin önünde Rusya yakin ikibuçuk asir diz çökmü§tür. Imparatorluk gururu besleyen Rusya, Tatarlari asla afetmemiç ve günümüze kadar onlara yapmadigi zulüm kalmamiçtir. Ruslari bunca zaman «boyundurug» altinda tutmakla, Tatarlar birçok halklarin, özellikle Türk asilli olanlarin, milli kimliklerini koru-muçlardir ve sonralari da bunlarin öz devletlerinin kurulmasi için gereken çartlarin yaranmasini saglamiçlardir. Orta ve Bati Avrupa ülkeleri için ise, Mogol-Tatar istilâsi bir felâket olmasin yanisira, mutlakiyet iktidar etrafinda merkezleçtirilmiç devletlerin kurulma prosesini kolaylaçtirmiç ve teçvik etmiçtir. Bu görü§ amerikan bilim adami Marshall G.S. Hodgson&un ileri sürdügü «Dünya tarihini yeniden dü§ünmek» fikrin dogrultusunda açiklanmaktadir [29, s. 23; 28, s. 58]. Yani, Mogol-Tatar darbeleri Orta ve Bati Avrupa&daki üst tabakanin (büyük feodallar) gücünü azaltarak, kral gücünün artmasina imkân yaratmiçtir. Ayni zamanda, Avrasya cografyasinda uzun bir dönem etkili olan «Pax Mongolica» (Mogol barigi (düzeni) kitalararasi ticaretin ve iliçkilerin geliçmesi için müsait ortami saglamiçtir. Güvence altinda bulunan Avrasya yollarinda mallar ile birlikte insanlar ve fikirler de dolaçiyordu.

Büyük Mogol-Tatar istilasi Dogu Avrupa&da Kuman egemenligine son vermekle beraber, Kuman, Kipçak adlarin da tarihe

kariçmasi için yol açmiçtir. Direnmeye gayret etmelerine ragmen, Kuman (Kipçak) ordulari Mogol-Tatar kuvvetleri tarafinca dagitilmiçtir. Kumanlar güvencelerini Kirim yarimadasinda, Volga boyundaki ormanlarda, Kavkaz vadilerinde ve Macar kiralliginda aramiçlardir. Zamanin kaynaklarinda yazildigina göre, Bati Kumanlarin hani olan Köten Han, ordusu ile birlikte kahramanca savaçmasina ragmen, önderligindeki 40000 Kuman ile hiristyan-laçmaya mecbur kalmiçtir ve Macar kiralligina siginmiçtir. Mogol genel komutani Batu, Köten Han ve yanindaki Kumanlara siginma hakki verdigi için, Macar krali IV.Bela&ya protesto mektubu göndermi§tir. Mogollar tüm Orta Asya halklarini Cengiz Han sülalesine tabi olmasini dogal oldugunu dü§ünürlerdi ve Panonnia&da devlet kuran Attila ve Hunlari da öz selefleri gibi görüyorlardi. Ihtimal, onlarin Avrupa istilasi planlarinda, Macaristan bir üs gibi kullanilacakti [38, s. 97; 57, s. 73].

Kumanlarin çogu ise Mogol-Tatar hakimiyetini tanimiçtir ve ayak uydurmaya gayret etmiçlerdir. Öyle ki, 1242 yilinda kurulan Altin Orda devletinde, Kumanlar baçtan önemli bir rol oynamaya muvaffak olabilmiçler. Hattâ, Rus mençeli ve Rus meyilli ünlü Amerikan tarihçisi George Vernadsky, Altin Orda aslinda Kipçak Hanligi oldugunu iddia ediyor4. Bu fikri Kazak tarihçisi Sercan M.Ahincanov&da paylaçmaktadir. Ayni zamanda, S.Ahincanov&a göre: «Misir Memluk devleti de tamamiyla bir Kipçak devleti idi. Günümüzde Kazan Tatarlari dedigimiz halk, aslinda idil Bulgarlari ve Kipçaklardir. Kirim Tatarlari da agirlikli olarak Kipçak ve Oguzlardan te§ekkül etmektedir» [1, arka kapak].

Gerçekten, Altin Orda&nin hizla Türkle§mesinde, Kumanlar (Kipçaklar) esas ve en dinamik faktör oldugu kabul edilmektedir. Altin Orda&nin veya Kipçak Hanligi&nin Türkle§mesi ayni cografyada bulunan ahalinin islamlaçmasi ile beraber geliçerek, bu iki büyük proses birbirine destek olmuçlardir. Aslinda, Mogollarin ve baçka toplumlarin Islamlaçmasi ve Türkle§mesi daha eskilerde baçladigi

4 «Siyasi bakimdan o yillarda Mogol imparatorlugu &ndaki en önemli geliçme, Batu&nun (yeni büyük han - T.G.) Güney Rusya&da baçkenti Açagi Volga boyundaki yeni Saray çehri olan ve müteakiben Altin Orda diye bilinen Kipçak Hanligi&nin tesisi oldu» [57, s.82]. Bu kitabinda, müelif Altin Orda yerine Kipçak Hanligi tabirini kullanmaktadir.

bilinmektedir. Fakat, Altin Orda himayesinde bu eylemler sistematik bir çekilde sürdürülmü§tür. Araçtirmacilarin tespitlerine göre [26, s. 7]5, XIII. yüzyilin ikinci yarisinda De§t-i Kipçak&a yeni yigiçanlar da Islam dinini kabul etmiçlerdir ve XIV. asrin ilk yarisinda, Özbek Han (1312-1342) zamaninda, Altin Orda tamamiyla bir Islam ülkesi olmuçtur. Bu vaka yalniz Avrasya cografyasi için degil, ayni zamanda Orta Dogu ve Kuzey Afrika tarihi için de büyük önem taçimaktadir. Kipçak mençeli olan Memluk sultanlari bu geliçmeleri büyük memnuniyetle izlediklerine dair zamanin kaynaklarinda gereken deliller mevcuttur [24, s. 73, 76-78, 88-89, 111, 115].

Zamanin dev g^ü sayilan Altin Orda tahtina müslüman Berke Han&in oturmasi (1257-1266), tüm Islam dünyasinda fevkalade bir teçvik ve destek gibi degerlendirilmiçtir. Bu ortamda, Sari Saltik önderliginde, 10-12 bin Anadolu Türkmeni Dobruca&ya iskan edilmiçtir ve, ayni zamanda, Berke Han&in gönderdigi bir Tatar ordusu Enos kalesinde hapiste bulunan eski Selçük sultani II. izzeddin Keykavuz&u kurtarmiç ve maiyetiyle Kirim&a yerleçtirmiç. Berke Han, Sultan izzeddin&e kizlarindan birisini ve verimli Solhat ve Sudak çehirlerini gelir kaynagi gibi vermiçtir. Se^üklü sultani ölümüne ka-dar(1278) Kirim&da yaçamiçtir. Kaynaklardan anlaçildigina göre, Sari Saltik ve Dobruca&ya gelen Türkmenler de Kirim&a gôç ederek, sultanlarin yaninda kalmiçlar. 1263-1265 yillarinda olmuç bu hadiseler hakkinda birçok araçtirmalar yapilmiçtir [10, s. 169-192; 3, s. 85-111], fakat Altin Orda&da tam o devirde alan kazanan islamlaçma ve Türkle§me hareketleri ile baglanti yapilmamiçtir.

«TCrkçe konuçan tüm Müslümanlar dogal bir süreçle Tatar (Tartar) adiyla anilmaya baçladilar», diye iddia ediyor tanilmiç eski Orta Asya ve Türk tarihi uzmani Jean-Paul Roux [49, s. 286]. Profesör Halil inalçik&in kanaatina göre, Altin Orda sinirlari içine toplanan tüm Türk göçebe kavimlerin kalintilari mü§terek Tatar adi altinda tanilmiçlardir6. Gerçekten, Mogol-Tatarlarin tarihinin yazmasini 1310

5 Altin Orda hani, Berke Han (1257-1266), Islam dinini §ehzadelik doneminde, 12401250 yillarmda kabul etmi^tir ve Cemaleddin Ibrahim ismiyle guflu bir Islam taraftari olmu^tur.
6 «The Golden Horde empire comprised all of the remnants of the earlier nomadic peoples of Turkic language in the steppe area which were then known under the common name of Tatar within this new political framework» [30, s. 1].

yilinda tamamlayan Fadlollah Raçidoddin tespit etmiçtir ki, «Tatar adi» baçta Mogollardan ayri bir kavmin adi olmu§ ise, Cengiz Han imparatorlugu kurulduktan sonra, «Tatar adi tüm Türk kavimlerine verilmiçtir» [4, s. 736; 35, s. 279]. Amma, Altin Orda devletinin baçlica halki Kipçaklar ve yöneticileri de Mogol olduguna göre, neden Tatar adi benimsenmiç ?! Bu suala baçta Tatar (Kazan) alimleri olmak üzere [34, s. 342-375; 59, s. 215-284], araçtirmacilar cevab bulmaya çaliçmiçlardir ve halen de çaliçmaktalardir. Fakat, bazi yabanci tarihçiler bu sorun ile ilgilenmeden ve hiç tereddüt de etmeden, Tatarlari Mogollar ile özdele§tirmeye devam etmektelerdir. Bunlarin arasinda Romen tarihçileri de bulunmaktadir7.

Görmek isteyenler için, bu mevzu üzerinde de zamanin kaynaklarinda ikna edici açiklamalar mevcuttur. 1349&da vefat eden Süryeli ansiklopedist Fadlallah al-Omari, De§t-i Kipçak&ta yükselen Altin Orda&dan bahs ederek, §öyle yazmiçtir: «Bu diyar eskiden Kipçak ili idi, Tatarlar (yani, Mogollar - T.G.) buraya akin edince, Kipçak ahalisi onlara reaya oldu, sonra onlar ile kariçtilar, akraba oldular. Toprak onlarin tabiatlerine ve oruklarina galip, Mogollar Kipçak topraginda sakin olmakla Kipçak ahalisinden kiz almakla, çehirleri onlarin arasinda bulunmakla Tatarlar hep Kipçak gibi, guya bir cinsten oldular» [54, s. 373]. Meçhur tarihçi Ibn Haldun da Kipçaklar ve Tatarlar arasindaki siki akraba iliçkilerinden bahs etmiçtir. Rus bilim adami B.Y. Kumekov, Kipçaklarla Tatarlar arasindaki sihri yakinliklar büyük ihtimalle VIII. yüzyilda, yani Kipçak ve Oguz kabilelerin Orta Asya&daki Mogol dilli gruplarla iliçkiler kuruldugu dönemde baçlamiç oldugunu ileri sürmektedir [1, s. 146-147]. Kipçak adini, Kirim Hanligi&n halki hatta XVII.yüzyila kadar, kismen de olsa, kullandigi da ifade edilmektedir [59, s. 226]. Herhalde, XIV. yüzyilda, Altin Orda&nin resmi dili Kipçak ve Oguz lehçelerin kariçimindan yaratilan edebi T^kçe bir dil idi. Sonralari bu dil Tatarca adlandirilmiçtir.

XIII. yüzyilin sonunda Kirim&da (muhtemelen Eski Kirim&da) hazirlanan ve dünyaca meçhur Codex Cumanicus Kipçak dilinin Tatar diline dönü§mekte oldugunu çok açik çekilde ispatlamaktadir. Kirim&a

7 Bu meyanda, özellikle, bk. Çerban Papacostea ve Victor Spinei&in yayinladiklari kitap ve etüdlere.

gelen yabanci tüccarlar ve katolik misiyönerleri için bir dil kilavuzu gibi hazirlanan bu kitapta yer alan Kumanca sözcüklerin ve gramer kaidelerin büyük bir kismini Tatarca bilen bir çahis kolaylikla anlayabilmektedir [58]. Altin Orda devrinde Kipçak-Tatar dili bir lingua franca (çimdiki ingilizçe gibi, ortak dil) niteligine yükselmi§ti. Kirim&da yaçayan Yahudi, Rum ve Ermeni toplumlari öz dillerini unutarak, Kipçak-Tatar dilini benimsemiç ve asirlar boyunca ana dilleri gibi kullanmiçlardir. Ünlü Fransiz türkologu Jean Deny, Codex Cumanicus dilini Tatar diliyle özdele§tirmi§tir [11, s. 9-22, 73]. Emsalsiz bir dil ve tarih abidesi olan bu eser, Codex Tataricus adini da taçiyabilirdi, muhakkak.

Ayni zamanda, Altin Orda&nin resmi belgelerinde, Mogol adin yanisira Tatar adi da kullanilmaktadir. XIV. yüzyilin ortasindan itibaren ise, Tatar adi rekabeti kazanmiç durumdadir. Yani, denilebilinir ki, Altin Orda&nin esas halkini oluçturan Kipçaklar veya Kumanlar öz adlarindan vazgeçerek, üzerlerine gelen az sayida fatihlerin adini benimsemiçlerdir. Bunun sebebini, prof. V. Ciocîltan tarihte benzer vakalarla mukayese ederek açiklamaktadir. Yerli halk olan Romalilaçmiç Gallar, üzerlerine gelip efendileri kesilen Franklarin adini kabul ettikleri gibi, Dogu Slavlarin Skandinav akincilarindan aldiklari Rus adi gibi ve Güney Slavlarin da yine az sayida olan Bulgar fatihlerin adlarini benimsedikleri gibi. Romalilaçmiç Gallarin ve Slavlarin yaptiklari gibi, Kipçaklar da üstün tabakayi oluçturan Mogollan asimile etmiç iseler de, öz adlarini kaybetmiçlerdir. Ama, imparator sülalesin adi olan Mogol yerine, tebaani temsil eden Tatar adini neden aldilar? Bunun izahi: Tatar adi zaten bir genel ad olarak Altin Orda&nin tüm gayri Mogol halki için kullanilmakta idi ve, belki daha mantiklisi, Altin Orda&nin can dü§mani olan Iran&daki ilhanlar tam o devirde Mogol adini benimsemiçlerdi [7, s. 23-28; 2; 37].

1241-1242 Mogol-Tatar istilasi Romanya topraklarindaki Kuman hakimiyetine de son vermiçtir. Buradaki Kumanya Kumanlarinin bir kismi, özellikle hiristiyan olanlar, Macaristan&a ve Balkanlar&a iltica etmiç iseler de, baçka yerlerde de oldugu gibi, burada da Kumanlarin birçogu yerlerinde kaldigini kabul etmemiz gerekir. Dogru, bu varsayimi ispat etmek g^, çünkü zamanin kaynaklarinda yalniz Altin Orda&nin hariçinde hareket eden Kumanlardan söz edilir. Herhalde, Kumanya olarak Avrupa

kaynaklannda adlandinlmaya devam edilen mintikada, yani çimdiki Romanya&nin dogu ve güneyinde kalan Kumanlar, Altin Orda&da tekamül eden Islamlaçma ve Türkle§me proseslerine katildiklari mantik dahilindedir. XIII.yüzyilin ikinci yarisindan itibaren, Avrupa kaynaklarinda «Kumanya» ve «Kumanlarin topragi» yanisira Tartaria ve Terra veya Confines Tartarorum adlari da gitgide daha çok rastlanmaktadir. Yani, Altin Orda&nin bati bölgelerinde de, baçta Kumanlar olmak izere, tüm halkin Tatar adini benimsedigi açiklanmaktadir. XIV. yüzyilin ortasina dogru, Tatar adi bu yörelerde de üstünlük kazanmiçtir. 29 Ocak 1345&te, Papa VI. Klement tarafindan gönderilen bir mektupta, «Hiristiyanligin sinirinda, Tatarlarin ve öteki dinsizlerin yakininda kurulmuç Transilvanya Kilisesi». 13 Ekim 1374&te ise, Papa XI. Gregorius Tatarlar tarafinda oturan Vlahlar&dan bahsetmiçtir. Avrupa&nin resmi vesikalarinda, Tatar terimi ile ilgili cografi ve siyasi tanimlamalar XIV. yüzyilda genellik kazanmiçtir [56, s. 151]. Bu onu ifade eder ki, Kuman ile Tatar arasindaki mubadele Bati Avrupa kançilaryalari tarafinca da resmen tanilmçti. Fakat, Polonya, Macaristan, Moldova ve, belki, Eflak&in da birlikte hazirladiklari bir nevi haçli seferlerin neticesi olarak, 1370 civarinda, Tatar hakimiyeti Romen topraklarindan uzaklaçtirilmiçtir. Bu seferler esnasinda Prut nehrin dogusunda bulunan bölge de zapt edilerek, Yangi §eher / §ehr-i Cedid (Yeni §ehir) ve çimdiki Costeçti köyü yakinlarinda bulunan baçka bir Tatar çehri de tahrip edilmiç, sakinleri öldürülmü? veya kölele§tirilmi§8.

Baçta N. Iorga olmak üzere, dürüst Romen tarihçileri Kipçak-Tatar, yani Altin Orda amilinin Romen tarihinde oynadigi çok önemli rolü itiraf eder ve degerlendirirler. 1330&da Eflak ve 1359 yilinda Moldova (Bogdan) müstakil Romen devletlerin kurulmasinda, Altin Orda ve Kuman-Tatarlar&in payini birçok Romen tarihçisi halen inkâr eder veya k^ültmektedir. Bundan dolayi Romen kamuoyu da böyle bir tarihi gerçekten habersiz kalmiçtir. Yakinlarda yayinlanan küçük bir kitap, bu boçlugu önemli bir derecede doldurmaktadir. Popüler üsülde yazilan bu kitabin müelifi, tarihçi olmasa da, saygideger bir soylu aydin Neagu Djuvara&dir [13]. Aslinda, bu kitapta hiç bir

8 Bu çehirlerin kalintilarinda, Moldova Cumhuriyeti&n Bilimler Akademisi tarafinca yapilan arkeolojik araçtirmalarda kasden veya bilgisizlikten yanliçliklar yapilmiçtir. Edindigim bilgilere göre, özellikle kitabeler yok edilmektedir. [46; 42, s. 197-200].

bilimsel yenilik yoktur. Ama, çeçitli akademik tarih kitaplarinda sakli kalan bilgileri N. Djuvara bir araya getirmiç ve herkesin anlayacagi bir dilde okurlarina sunmuç. Yarim asir yurtdiçinda yaçadigi için, koyu milliyetçi ve komünist doktrinleri N. Djuvara&ya bulaçmamiç. Böylece, müelif Romen tarihçiliginde halen tapinak olan bazi putlari da yikmaya cüret etmiçtir.

N. Iorga&nin, 1927&de, Romen Akademisi&nde sundugu bir bildiriyi [31, s. 67-72] esas alarak ve baçka eserlerden de fayda-lanarak, N. Djuvara Eflak devletinin kuruculari Kumanlar oldugunu inandirici bir çekilde açiklamaktadir. Bir çok tarihçinin red ettigi efsanevi «Negru Vodä» (Kara Voyvoda)&nin bir gerçek çahsiyet oldugunu ve, Toktemur adinda bir Kuman baçbugu ile özdele§tirilmesi gerektigini hatirlatmaktadir N. Djuvara. Bu meyanda, ilave bir delil olarak eski Türklerde renklerin manasini da göz önüne alinmasi yararli olacagini dü§ünüyoruz. Efasenede, «Negru Vodä» Tran-silvanya&nin güneyinde bulunan Fägära§ dagi bölgesinden, XIII. yüzyilin sonunda çiktigini hesaba alirsak, gerçekten bunun Eflak&a kuzey daglarindan indigi için Kara lakabi aldigini anlayabiliriz. Ayrica, Eflak ve Moldova devletlerinin kurulmasi ile ilgili efsaneler «descälecat» («attan inme») motifi etrafinda yaradilmiçtir. Bu motif eski Türklerin «yurt tutma» motifi ile bagli oldugu göz ardi edilemez. Yukarida kaydettigimiz gibi, Mogol-Tatarlar&dan kaçan Kumanlarin önemli bir sayisi Macaristan kralligina siginmiçlardi. Toktemur&un oglu Basaraba, Tatarlarin yardimiyla, l33Q&da, Posada denilen bir dag geçitinde, Macar krali Carol Robert&i agir bir yenilgeye ugratiyor ve böylece Macar vasalligindan kurtuluyor. Basarab hanedani Eflak&in tahtinda XVI. yüzyilin ortasina kadar kalmiçtir.

Yine N. Iorga, Romen Akademisi&nde, 1926&da, sundugu baçka bir bidirisini «Ortaçagda Romenler ve Tatarlar» adlandirmiçti [32, s. 73-77]. Burada, büyük tarihçi, çeçitli kaynaklar kullanarak, Romenler ile Tatarlar arasinda siyasi, ekonomik, kültürel ve, özellikle, askeri içbirliginin Romen tarihi açisindan yararli oldugunu vurgulamiçtir. N. Iorga ve baçka Romen tarihçileri Altin Orda&nin ve Osmanlilarin Romenler için diçaridan koruyucu ve içeriden yapici rollar da oynadiklarini açiklamiçlar ise de, birçok baçka Romen tarihçileri bu konu hakkinda kalip dü§üncelerden hala arinamiçlardir. Bunlar için tüm Türkler, ayrica Tatarlar ve Osmanlilar, barbar ve yikici amiller olmuçtur.

Diger Romen devleti, Moldova (Bogdan)&nin adi ve kurulmasi ile ilgili, yillar önce meydana çikarilmiç, saglam bir tarihi delil hala kabul edilmemiçtir. 1287 yilinda, Kirim&da bulunan yüksek rütbeli bir Fransiskan rahibi (Piskopos?), bir yil önce vuku bulan hadiselerden bahsederken, «Ymor filius Molday» adinda bir Tatar amirinden (çehzade?) söz eder. Bu kayit «Molday oglu Timur (Teymur)» tercüme edildiginde hiç bir itiraz çikmadi. Fakat, tanitlama yapilmadan, bu malumat «uygun olmayan» bir haber gibi hesaplanarak, baçtan red edilmiçtir ve halen edilmektedir [5, s. 146; 50, s. 42]. Hiristiyan Kumanlar Eflak devlet kurma vakasina bilavasita kariçtiklari gibi, Altin Orda Tatarlari da (yani, baçlica müslüman Kipçaklar) Moldova devletinin kurulmasina ve geliçmesine içtirak etmiçlerdir. Moldova adi bir Tatar önderin adindan geldigi gibi, asirlar boyunca Osmanlilarin da bu prenslik için kullandiklari Bogdan veya Karabogdan adi yine Altin Orda ile baglidir. Yani, Macar baskisindan kurtulmuç Moldova devletini, egemen Altin Orda hani voyvoda I. Bogdan (1359-1365) zamaninda resmen tanimiçtir [42, s. 198; 22, s. 20]. Eflak ve Moldova devletlerin ilk aristokrasi tabakasinda gayet çok Türk adli çahislar ve aileler bulunmuçtur. Bunlar Romenleçmiç yabanci unsurlar olmuç ise de, adlari ve üstün mevkileri asirlar boyunca devam etmiçtir9.

Eflak ve Moldova, Tatar egemenligini komçu katolik büyük devletlerden korunmak için baçariyla kullandiktan sonra, XIV. yüzyilin ikinci yarisinda, Tatar egemenliginden kurtulmak için, yine muvaffakiyet ile, katolik devletlerden istifade etmiçlerdir.

XIII. yüzyilin sonuna dogru, Açagi Tuna havzasinda Altin Orda&nin ikinci iktidar merkezi peyda olmuçtur. Meçhur Nogay&in yönetiminde bulunan bu bölge, Don nehrinden Demir Kapi&ya kadar uzanmakta idi. Idare merkezi ise Dobruca&da, Isakçi kasabasinda bulunmuçtur. Kisa sürmesine ragmen, bu siyasi faktör Altin Orda&nin

9 Bunlarin arasinda, Moldova&da Boul adinda bir büyük boyar ailesinin unsurlari, XV-XVII.yy.da çok önemli devlet görevlerinde bulunmuçlardir. Bu ailenin ismi Moldova devletinin kurulmasina dair yaratilan efsanevi öküz (bou) veya bizon (bour) ile alakalinmiç ise de, bence bu ad Cuci oglu Bo&ol (Bo&ul) ile baglantisi vardir. Moldova&nin devlet armasi bir öküz baçidir. Çunu da vurgulamak gerek ki, bu cografyada tam o zamanlarda meçhur olan çehzade Nogay, Cengiz sülalesin bu dalina mensup idi. Çimdiye kadar hiç bilinmeyen bu konu üzerinde henüz çaliçmaktayim.

ve Balkanlann durumunu önemli bir derecede etkilemi§tir [43, s. 93128].

XIV. yüzyilin ikinci yarisinda, Tuna agizlari bölgesinde, yeni bir Tatar devletiyle kar§ila§iyoruz - Dominus Demetrius princeps Tartarorum10. N. Iorga «Demetrius»u «Timur» ile özdele§tirerek [33, s. 155, 180, 231, 242, 244], Bucak ve Dobruca bölgesinde bir Tatar Hanligin varligindan haber verir. Bu Tatar devletin ba§kenti, Babadagi yakininda bulunan Enisala (Yeni Sala veya Yeni Sila)11 kalesinde oldugu tahmin edilir. Ayni asrin sonuna dogru, kisa bir sure ifin, «Tatarlarin tarafi» adiyla, bu bölge Eflak voyvodasin unvaninda yer almi§tir [33, s.239; 50, s. 274-278]. Bundan da anla§ilabilinir ki, XIV yüzyilin sonlarinda, Osmanlilar Dobruca&ya ayak bastiklari vakit, burada müslüman Tatarlar mevcut idiler.

Anla§ildigi gibi, Eflak ve Moldova (Kara Bogdan) adinda, Romen devletlerin kurulmasinda ve saglamla§masinda Kumanlar (hiristiyan Kipfaklar) ve Altin Orda Tatarlari fok önemli rol oynami§lardir. Romen halkin ve devletfiligin araliksiz var olmasi Tatar ve Osmanlilar sayesinde de mümkün olmu§tur. Bu tarihi gerfekleri Romen tarihfilerin büyük bir kismi henüz kabul etmez ise de, inaniyorum ki yeni nesil Romen tarihfileri bu meyanda da görü§ degi§imi yapabilecekler.

REFERENCES

1. Ahincanov Sercan M. Türk halklarin katalizör boyu Kipgaklar. Istanbul, 2009.
2. An Armeno-Kiptchak Chronicle on the Polish-Turkish Wars in 1620-1621, Budapest, 1968.
3. Ankara Üniversitesiö D.T-C Fak. Tarih Ara§tirmalari Dergisi, VI (1968), no. 10-11, Ankara, 1972, pp. 85-111.
10 Bu kayit, Macar krali I. Ludovik&in, 22 Haziran 1368&de, Tatar tüccarlan ifin verdigi bir diplomda bulunmaktadir [14].
11 Kirim&da, eski zamanlardan kalan dokuz koy adinda sala terimi mevcuttur: Biya Sala, Yeni Sala (iki ayri koy), Magi Sala, Foti Sala, Qoca Sala, Sultán Sala, Suwuq Sala, Ulu Sala [39, s. 66-67, 179). Dobruca Tatarcasinda salas veya §ala§ halen sila anlaminda kullanilmaktadir. Yani, Enisala terimi, §imdiye kadar umumen kabul edildigi gibi, Türkje yeni ve Slavca selo sozlerinden gelmeksizin, aslinda tamamiyla bir Türkje adlandirmadir: Yeni Sala (Yenisila).
4. Barthold W. Tatar. Encyclopedié del&Islam, vol. IV, Leyde, 1934, pp. 736.
5. Brätianu G.I. O enigma §i un miracol istoric: poporul român. Bucureçti, 1988.
6. Budagov Lazar. Sravnitelnîy slovar ture¡k-tatarskih narîciy, I cild. Sankt Peterburg, 1869.
7. Ciocîltan Virgil. Evodia semanticä a etnonimului Tatar. Mo§tenirea istoricä a tätarilor, vol. I, Bucureçti, 2010, pp. 23-28.
8. Columbeanu Sergiu. Cnezate §i voievodate româneçti. Bucureçti,
1973.
9. Constantiniu Florin. O istorie sincerä a poporului roman. Bucureçti,
1997.
10. Decei Aurel. Problema colonizärii turcilor segiucizi în Dobrogea esecolului al XIII-lea. Relafii româno-orientale. Culegere de studii, Bucureçti, 1978, pp. 169-192
11. Deny J. L&Armeno-coman et les «Ephémerides»de Kameniec (1604-1613). Wiesbaden, 1957.
12. Diaconu Petre. Les Coumans au Bas-Danube aux XIe - XIIe siècles. Bucureçti, 1978.
13. Djuvara Neagu. Thocomerus - Negru Vodä. Un voievod de origine cumanä la începuturile Järii Române§ti. Bucureçti, 234 p.
14. Documenta Romaniae Historica, D. I, Bucureçti, 1977, no. 49.
15. Documenta Romaniae Historica, I. Bucureçti, 1966.
16. Donat Ion. La vie pastorale chez les Roumains et ses problèmes. Daco-Romania, I. Freiburg-Munchen, 1973.
17. Fahrettin Ravil. Altinordu Devleti ve Tatarlar. Türk Dunyasi Tarih Dergisi, 1994, no. 2.
18. Ferent I. Cumanii §i episcopiile lor. Blaj, 1931.
19. Gemil T. Problema etnogenezei tätarilor. Originea tätarilor. Locul lor în lume §i în lumea turcä, Bucureçti, 1997, pp. 49-63.
20. Gemil T. The Issue of Tatars& Ethnogenesis. Tätarii în istorie §i în lume. Bucureçti, 2003, pp. 24-38.
21. Gemil Ta<h>sin. Tatar adi. Renkler, II. cild (1989). Bûkreç, 1990, pp. 178-197.
22. Gemil Tasin. Peste un mileniu de existentä a populatiei turco -tätare pe teritoriul României. Mo§tenirea istoricä a tätarilor. Bucureçti, 2010.
23. Golden Peter B. Türk Halklari Tarihine Giri§. 2. baski, çev. Osman Karatay, Karam, Çorum, 2006.
24. Grecovçi B.D., A.I.Iacubovschi. Hoarda de Aur §i decäderea ei. Bucureçti, 1953.
25. Grousset René. L&Empire des Steppes. Atilla, Gengis Khan, Tamerlan. Paris, 1939.
26. Halperin Charles J. Russia and the Golden Horde. Indiana University Press, Bloomington, 1987.
27. Hazai G. Kipcak. The Encyclopedia of Islam (New Edition), V, Leiden, 1979.
28. Hobson John M. Batiii Medeniyetinin Dogulu Kökenleri. Istanbul,
2007.
29. Hodgson Marshall G.S. Dünya Tarihini Yeniden Dügünmek. Istanbul, 2003.
30. inalçik Halil. Struggle for East-European Empire: 1400-1700. The Crimean Khanate, Ottomans and the Rise of the Russian Empire. Turkish Yearbook of International Relations / Milletlerarasi Münasebetler Türk Yilligi, 1982-1991, Ankara, 1995.
31. Iorga N. Imperiul Cumanilor çi domnia lui Bäsärabä. Un capitol din colaboratia româno-barbara în evul mediu. Studii asupra evului mediu românesc, Bucureçti, 1984, pp. 67-72.
32. Iorga N. Români çi Tatari în evul mediu. Studii asupra evului mediu românesc, 1984, pp.73-77.
33. Iorga N. IstoriaRomânilor, III. Bucureçti, 2014, p. 239.
34. Istorija Tatar s drevneygih vremen v semi tomah, vol. III. Kazan,
2009.
35. Jaschke Gotthard. Zur Geschichte des Namens Tatar. Regit Rahmeti AratIçin, Ankara, 1966.
36. Klyashtornyj S. Die Kiptschaken auf den Runischen Denkmalern.

Old Turkic Runic Texts and History of the Eurasian Steppe, Bucureçti -Braila, 2008, pp. 365-378.

37. Kowalski Tadeusz. Karaim lehçesi sözlügü. Ankara, 1996.
38. Kurat A.N. IV-XVIII. Yüzyillarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri. Ankara, 1972.
39. Kurat Akdes Nimet. Topkapi Sarayi Müzesi Argivinde Altin Orda, Kirim ve Türkistan hanlarina aityarlik ve bittikler. Istanbul, 1940.
40. Lazarescu-Zobian Maria. Cumania as the Name of Thirteenth Century Moldavia and Eastern Wallachia. Some Aspects of Kiptchak-Romanian Relations, Journal of Turkish Sudies, 8, 1984 (Turks, Hungarians and Kipchaks. A Festschrift in Honor of Tibor Halasi-Kun), Harvard University, p. 265-272.
41. Mahmud el-Kâçgarî. Divânu Lugât-it-Turk Tercumesi, I cild. Ankara, 1985, Istanbul, 2007.
42. Nicolae Eugen. Quelques considerations sur les monnaies tatares de la Ville Neuve (Yangi-çehr/§ehr al-cedid). Studii §i Cercetäri de Numismaticä, XI (1995), pp. 197-200.
43. Oberlander-Târnoveanu Ernest. Inceputurile prezentei tätarilor în zona Gurilor Dunärii în lumina documentelor numismatice. Originea Tätarilor / ed. Tahsin Gemil, Bucureçti, 1997, pp. 93-128.
44. Pelliot Paul. Notes sur l&histoire de la Horde d&Or. Suivies de quelques noms turcs d&homme et de peuples finissant en «ar». Paris, 1949, s. 122.
45. Philippide Al. Originea Românilor, II, Iaçi, 1927.
46. Posticä Gheorghe. Orheiul Vechi. Cercetäri arheologice 19962001. Ia§i, 2006.
47. Radloff W. Opît slovarya tiurskih narîciy, cild I.1, cild I.2. Sanktpeterburg, 1893.
48. Rasonyi L. Tarihte Türklük. Istanbul, 2007.
49. Roux Jean-Paul. Türklerin Tarihi Pasifik&ten Akdenize 2000 Yil. Istanbul, 2007.
50. Spinei V. Moldova în secolele XI-XIV. Bucureçti, 1982.
51. Spinei V. The Great Migrations in the East and South East of Europe from the Ninth to the Thirteenth Century. I. Hungarians, Pechenegs and Uzes. Amsterdam, 2005.
52. Spuler Bertold. Les Mongols dans l&histoire. Paris, 1961.
53. Stänescu E. Räscoala §i statul Asäne§tilor. Bucureçti, 1989.
54. Tiesenhausen W.G. Altinordu devletine ait metinler. Istanbul,
1941.
55. Togan A. Zeki Velidî, Oguz Destani .Re§iddin Oguznâmesi, Tercüme ve Tahlili. Istanbul, 1972.
56. Vasary Istvan. Kumanlar ve Tatarlar. Osmanli Öncesi Balkanlar&da Dogulu Askerler (1185-1365), Istanbul, 2008.
57. Vernadsky George. Mogollar ve Ruslar. Istanbul, 2007.
58. Yeni ve mükemmel ne§ri, Vladimir Drîmba. Codex Cumanicus. Edition diplomatique avec facsimilé. Bucarest, 2000.
59. Zekiyev M.Z. Türklerin ve Tatarlarin kökeni. Istanbul, 2006.

Yazar hakkinda: Tasin Gemil - Türkoloji ve Orta Asya Araçtirmalari Enstitüsü kurucusu ve müdürü, Babeç-Bolyai Üniversitesi (Str. Kogälniceanu nr. 1, Cluj-Napoca, Romanya); tgemil@yahoo.com

Kipchak-tatar trace in the history of Romania

Tasin Gemil

(Babe§-Bolyai University)

Abstract: The article demonstrates the role of Cumans and the Tatars of the Golden Horde in the establishment and strengthening of the Romanian States.

About the author: Tasin Gemil - Doctor of historical sciences, a founder and Director of the Research Institute of Turkology and Central Asia Studies, the Babe§-Bolyai University (Str. Kogalniceanu nr. 1, Cluj-Napoca, Romania); tgemil@yahoo.com

kıpçak türk kavmi tatar romen devletleri kipchaks turks tatars the romanian states
Другие работы в данной теме:
Контакты
Обратная связь
support@uchimsya.com
Учимся
Общая информация
Разделы
Тесты